“Hocaların Hocası” olarak anılan Nermin Abadan Unat, bugün 93 yaşında... 60 yıldır hocalık yapıyor, halen Boğaziçi Üniversitesi’nde haftada bir ders veriyor. Yürüyüş yapıyor, denize giriyor...

Şaşırtıcı bir zekası, hayranlık uyandıran bir hafızası var. En büyük hayali, torununun yarışacağı 2018 Güney Kore Kış Olimpiyatları’nı görmek olan Unat’la Bodrum’da tesadüfen aynı yerde tatil yaparken karşılaştık. “Bu yaşımda sandığa tıpış tıpış gideceğim” diyen Hocaların Hocası’na siyasetten kadın sorununa pek çok konuyu sordum. 1,5 saat süren sohbetimizi “Hadi bırak beni artık, denize gireceğim” diye noktaladı.

Modern kadının emekli olma hakkı yoktur...
Etrafımda bakıyorum; okumuş, dünyayı görmüş, üniversite bitirmiş pek çok kadın 50 yaşında emekliye ayrılmış, köşesine çekilmiş, tatil yapıyor...
Türkiye’nin okumuş-yazmış bütün kadınlarına sesleniyorum.
İnzivaya çekilmeye, emekliye ayrılmaya hakkınız yok.
Çalışmak zorundasınız.
Bu ülke insanını, kadınını, çocuklarını yetiştirmek için çalışmalısınız.
Hiçbir şey yapamıyorsanız bir dernekte, vakıfta, bir sivil toplum kuruluşunda görev alın ve bu ülke insanı için bir şeyler yapın...
Ben bütün hayatım boyunca çalıştım, hâlâ da çalışıyorum.

14 yaşında Budapeşte’den İzmir’e...
Annem Alman’dı, ilk eşi Macar’dı...
Babam rahmetli olduktan sonra annem beni üvey ablamın yanına Macaristan’a götürdü.
Paramız bitmişti. Annem “Okulu bırak, çalış” dedi bana.
Orada birden, Türk Büyükelçisi’nin rahmetli babamı tanıdığını hatırladım.
Elçiliğe gittim, kapıcıya dedim ki “Beni elçiye götür”... 14 yaşında bir kızım.
Elçiye dedim ki, “Hangi dilde konuşayım, Almanca mı, Fransızca mı, Macarca mı? Türkçe bilmiyorum çünkü”...
“Fransızca konuş” dedi... Büyükelçi Behiç Erkin...
Osmanlı Yahudileri’ne Türk vatandaşlık belgesi veren çok önemli bir diplomatımız.
“Ben İzmir’e amcamın yanına gidip, Türkiye’de okumak istiyorum” dedim.
Beni dinledi, “Üç gün sonra gel” dedi.
Üç gün sonra gitiğimde bana Türkiye’de bir iskan belgesi, o zaman üç gün iki gece süren trene bir üçüncü mevki bileti, bir de trende aç kalmayayım diye yemek kuponu verdi...
Annemin ve üvey ablamın hiç haberi yoktu bu yaptıklarımdan...
Onlara, “Ben gidiyorum” dedim.
Ve 5 Kasım 1936’da trene bindim ve annemi bir daha görmedim.
Ruslar geldi Budapeşte’ye daha sonra... Annemin nasıl öldüğünü, nerede gömülü olduğunu bile hiçbir zaman öğrenemedim...


Kaynağa Git